10 Ekim 2018 Çarşamba

“Aynada Fatma'yı Görebilmek" *

Anadolu, Mezopotamya, Balkanlar ve nice coğrafyada etkisini sürmüş, hâlâ sürdüren bir inanç olan Alevilik yüzyıllardır özgün yapısını koruyor mu? Koruması mümkün mü? Şehirlere göç, modernleşme, içe kapalılığın ortadan kalması, etkileşimler, politik süreçler, katliamlar derken Alevi toplumu pek çok değişime mâruz kaldı. Elbette ki değişim kaçınılmazdır; ancak mühim olan neyin değiştiği, neden değiştiği ve neye evrildiğidir.
Şehirlere göç ile köy yaşamında düzenli olan Pir-tâlip ilişkisi düzensiz bir forma dönüştü misal. Ocaklar yerini merkezi Cemevlerine bıraktılar. Bunun inanca ne gibi katkıları olduğunu, ne gibi zararları olduğunu ayrı bir yazıda ele alabiliriz. Ben bu bağlamda başka bir noktaya değinmek istiyorum. Alevilik inancını diğer inançlardan ayıran bir özellik kadın erkek eşitliğidir. Bu eşitlik; inanç önderinin kadın ve erkek olabilmesi, ibadet esnasında “can” olarak tüm cinsiyetlerin ortadan kalması ve Alevilik anlatısının içinde var olan, bu inancın temel düsturlarını yüzyıllardır aktaran Kırklar Meclisi gibi anlatıların varlığıdır. Hangi Cemevine gitseniz “Alevilikte kadın erkek eşittir” denir. Hiçbir Alevi bunun aksini iddia etmez; lâkin tezim odur ki, Alevi toplumu her ne kadar eşitliği kabul etse de inanç içindeki eşitliğin ne denli derin olduğunun bilincinde dahi değildir.
Geçtiğimiz yaz döneminde 10 günlük bir Dersim ziyaretim oldu. Kaldığım mezra Nazımiye ilçesine bağlı Civrak köyü Melkiş mezrasıydı. Bilenler olacaktır, Dersim gibi Alevi nüfusun hakim olduğu bölgelerde pek çok ziyaret vardır. Melkiş mezrasında ise Jare Melkiş ziyaretlerden yalnızca biriydi. Anlatısını tam olarak bilmediğim bu dağın tepesinde taşlarla çevrilmiş bir mekan var, içine yalın ayak giriliyor, ağaçtan ve topraktan başka bir şey olmayan bu mekânda çıra yakılıyor, dua ediliyor. Yine Jare Melkiş Dağında bir ağacın içerisinden geçiliyor ve bu yapıldığında kişinin temiz kalacağına inanılıyor. Öğreniyorum ki bu ziyaretin sahibi bir kadın imiş. İlk zamanlar zannetmiştim ki bu ziyaretin sahibi kadın diye “Ana Fatma”ya çok dua ediliyor. İlerleyen günlerde Düzgün Baba, Munzur Baba, Ana Fatma, Kureyş Baba Ocağı’na da gitme imkânımız oldu. Yukarıda saydığım tüm ziyaret yerlerinde fark ettim ki halk da Dedeler de Analar da dualarına, gulbenglerine “Ana Fatma” ile başlıyor.


Özellikle Kureyşan Ocağına yaptığım ziyarette Ana Fatma’nın coğrafya insanı için pek mühim olduğunu gördüm. Ocağa girdiğimizde bizi karşılayan Dede, bize gulbeng verirken Ana Fatma ile başladı, tüm yerel erenleri saydı ve sonra kapatırken yine Ana Fatma ile bitirdi. Gülfer Akkaya’nın Yol Kadındır adlı kitabında belirttiği gibi “Aynada Fatma’yı görmek” tam olarak bu sanıyorum. Evet, yüzyıllar sonucu diğer inançlar gibi Alevi inancı da belli değişimlerden geçti, özellikle şehirlerde. Ancak bir inanç ne kadar kazınırsa kazınsın, silinmeyecek yapı taşları vardır ve Alevi inancında bu yapı taşlarından en sağlamı Ana’dır, Fatma’dır; yani kadındır!
*Başlık Gülfer Akkaya’nın Yol Kadındır adlı kitabından alıntılanmıştır.