1 Temmuz 2018 Pazar

Rojda - Çavreşe Le Türkçe Çeviri / Kurmanci-Kürtçe

21 Haziran 2018'e...


Evimi taşıdım yayladan 

Le le le hevale le (arkadaşım)
Senin köyünü aradım
Le le le çavreşe le (kara gözlüm)
Çıktım yola 
Le le le hevale le çavreşe le qurbane (arkadaşım, kara gözlüm, kurban olduğum)
Köy köy aradım seni
Elden ayaktan düştüm
Le le le qurbane le çavreşe le rindeke le (kurban olduğum, kara gözlüm, güzelim)
Ben geldim ağrın başladı canım benim
Ölürsen kıyamam sana
Le le le hevale le çavreşe le qurbane le (arkadaşım, kara gözlüm, kurban olduğum)
Ben sana kıyamam o zalım kocan seni bırakmış 
Le le le qurbane le çavreşe le rindeke le (kurban olduğum, kara gözlüm, güzelim)





Çeviri Youtube videosu altına yazan Fatih Ataş'a aittir.

Fikriye Hanım ve Onun Görünmeyen Emeği

Fikriye Hanım’ın Mustafa Kemal ve arkadaşları için yaptıklarını ne duyarız ne de biliriz. O, onlarla beraber çalıştığı, sürekli emek verdiği halde tarih sahnesinden büyük bir haksızlık ile siliniyor. Fikriye Hanım’ı ötelemek için en çok söylenilenler onun “hastalıklı” ve “Doğulu” olmasıdır.
Bu çalışkan kadının müzik yeteneği, dört dil bilmesi, Cumhuriyet için verdiği emekler konuşulmaz; ancak o “intihar etmiş” güçsüz ve zayıf bir karakter olarak anlatılırdı. Daha sonra Latife Hanım’ın yeğenleri Fatih Bayhan ile Mehmet Sadık Öke ortaya çıkıp hem katıldıkları televizyon programlarında hem de Teyzem Latife adlı kitaplarında, Abdürrahim Tuncak’ın Mustafa Kemal ile Fikriye Hanım’ın çocuğu olduğunu iddia ettiler ve Fikriye Hanım için pek de kötü şeyler söylemediler. Bu da pek ses getirmedi. Ne yazık ki Fikriye Hanım’ın mezarının yeri bile tam olarak bilinmiyor… Ondan geriye bir cümle kaldı:
“Alçaklar beni vurdular”
Fikriye Hanım
Fikriye Hanım

Salih Bozok: “Çoğu zaman uykusuz, dur duraksız, biteviye yorgunluk dolu günleri Mustafa Kemal Paşa için biraz çekilir hale koyan tek şey, her halde Fikriye Hanım’ın varlığıydı.”
Fatih Bayhan'ın Fikriye Hanım adlı kitabından.
Fatih Bayhan’ın Fikriye Hanım adlı kitabından.

Fikriye Hanım, kalbimde kanayan yaradır.


İsan-ê Kamil Türkçe Çeviri / İnsan-ı Kamil

İSAN-Ê KAMIL / İNSAN-I KAMİL
na dina laşerdê sero sero, / bu dünya bir sel deryasında kaybolsun,
feqıriye ne lao tey sero / fakirlik de birlikte gitsin.
ceni, cüamerd, doman pero / kadınları, erkekleri, çocukları,
sekê eştê verê tijê, / kızgın güneşin önüne attılar hepsini,
saadiya theyr u thürde.. / börtü böceğin tanıklığında ..
nerê hey nu senê halo, / ahh bu nasıl bir hal ,
nu senê ğezevo , / bu nasıl ağır bir yıkım,
nu senê suwalo / bu nasıl bir sualdir ki,
yenê desto, nêverdano / el öpmeye eğiliyorlar, izin vermiyor.
sekê roye dina teyo .. / toprağın bilge ruhu var üzerinde..
zalaliya owka muzuri biya ne law goniya sure / kızıl kan deryasına döndü munzur suyunun berraklığı,
hazar meyit be mezelê mendê / binlerce ölü mezarsız kaldı,
zirçayise zav-zeç mendo gosane herdê dewreşi de / çoluk çocuğun çığlığı derviş toprağının kulaklarında kaldı,
isan-ê kamıli xo vir ra mekê / insan-ı kamili unutma, unutma..

Dersimli Elif Ana’nın Hikâyesi 3

Anneannem Elif Ana, bir gün sağlık kontrolü için İstanbul’daki bir hastaneye gidiyor. Bir bakıyor ki hastanede bir yoğunluk var, soruyor ne olduğunu. O dönem popüler dizilerden bir tanesinin çekiminin olduğunu söylüyorlar. Dizinin başrollerinde Yeşilçam Sineması’nın aktörlerinden biri oynuyor ve herkes gibi Elif Ana da onu çok seviyor.
Tüm engellemelere ve “Teyzeciğim, bak o çok sinirli bir adam” uyarılarına rağmen adamın karşısına çıkıyor. O esnada adam mola vermiş, yemek yiyor. Elif Anayı görünce “Ulan ben size demedim mi kimseyi istemiyorum diye!” diye bağırıyor set emekçilerine. Duruma şaşıran Elif Ana ise toparamak istiyor:
“Niye öyle yapıyorsun benim yavrum. Biz halkız, seni çok seviyoruz.” diyor.
477300_10151534694867954_574089178_o
Adam bu lafın üzerine dönüp: “Ben o halkın ağzına s*çayım!” diyor. Etraftaki emekçiler pek gerilmişler o an, normal olarak; ama bilmiyorlar, Elif Ana eyvallah etmez:
“Sana yazıklar olsun. Esas halk senin ağzına s*çsın!” diye bağırıp arkasını dönüyor ve hızla orada uzaklaşıyor.
Bizi sevenlerin kıymetini bilelim, bilmediğimiz yerde karşımıza haddimizi bildirecek bir “Elif Ana” çıkacaktır.

Dersimli Elif Ana’nın Hikâyesi 2

Anneannem Elif Ana’nın hikâyesini anlattığım ilk yazıya beklediğimden çok daha fazla ilgi-alaka oldu. Sandığımdan çok daha fazlaymış seveni anneannemin, tebrik ve teşekkür mesajları ile geçirdim günlerimi. O halde ne yapalım, bazen hayat hikâyesini bazen de anılarını yazmaya devam edelim Elif Ana’nın.
anneanne2
Bir gün anneannem, 50’li yaşlarında, İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde dolaşıyor. Bu semt, muhafazakar kesimi ile bilinir malum. Elif Ana’nın peşine iki tane kendisinden yaşça genç kadın takılıyor. “Şuna bak”, “Hiç utanmıyor” gibi laflar söylüyorlar, epey uzun süre söyleniyorlar. Anneannem duymazdan geliyor bunları. “En sonunda dayanamadım döndüm onlara” diyor ve aralarında şu konuşma geçiyor:
-Siz bana mı söylüyorsunuz?
-Evet sana söylüyoruz. Hiç utanmıyor musun bu yaşında başın açık gezmeye.
-Kızım ben kapalıyım, siz açıksınız.
-O ne demek, bak bizim üzerimize kıyafetimize, bir de kendine bak.
-Siz açıksınız kızım. O gözünüz dünyayı görüyor, geveze ağzınız konuşuyor. Millete bakmayın, hakkında konuşmayın ki ben bileyim siz kapalısınız.
Kadınlar bir şey demeden birbirlerinden uzaklaşıyorlar.
Elif Ana’nın bu anısını paylaşmak ile kimsenin değerlerini yargılamak değil amacım. Aksine onun söylediği “Gözünüz dünyayı görüyor, geveze ağzını konuşuyor” cümlesi, insanların varsa kusurunu görmemek veya farklılıklarla insanları yadırgamamak ve onların hakkında konuşmamak gerektiğini anlatan, saygılı olmayı öğütleyen bir cümle. Biz de onun evlatları, torunları olarak böyle yaşamaya gayret ediyoruz. Gözümüz görmez, dilimiz konuşmaz. Herkes istediğini yaşar.

Dersimli Elif Ana’nın Hikâyesi 1

anneanne
Dersimli Elif Çelik, nam-ı diğer “Elif Ana”. Ona bu adı her daim sahip çıktığı “devrimci” gençler vermiş. Bundan sebep onu herkes “Elif Ana” olarak bilir. O benim anneannem, internete videolarını yükleyerek ona pek çok seven kazandırdım. Artık kendisinin resmini yüklemesen beni arayıp “Elif Ana’yı özledik” diyenler oluyor. Düşündüm ki onun hayatını burada yazmak hem anneannem için hem de onu sevenler için iyi olacak.
Elif Ana’nın kimliğinde 1932 yılında doğduğu yazıyor; ama kendisine söylendiği ve tahmin ettiğimiz üzere bu tarih doğru değil. Dersim’in Nazımiye ilçesine bağlı Civrak köyünde doğan Elif Ana’nın doğum tarihi büyük ihtimalle 2-3 yıl geç yazılmış kimliğine. 86 yaşında olduğunu varsayalım. Dersim 1938 katliamını görmüş, bunu ayrı bir sayfada anlatacağım. 9 kardeşten dördü 2016 yılında sağ, diğerleri vefat etmiş. Gülizar ile Mehmet’in çocuklarından Elif, ilkokula 15 gün gitmiş. Babası Mehmet, “Kız çocuğu okumaz” diyerek okuldan almış anneannemi. “Kızlar okutulmuyor muydu bizim köyde?” diye soruyorum. “Okuyan da vardı, hepsini bilmem benim babam okutmadı” diyor.
anneanne1

Kız Çocuk Okumaz!

Adana’da yol ustası olan babasının bu hareketine rağmen Elif Ana’nın, okula gittiği 15 gün içinde Türkçe öğrenmeye kabiliyeti görülmüş. Öyle ki, öğretmen babasına “Sakın karışma, yazıktır kız 15 gün içinde söktü öğreniyor.” demiş. Okul öğretmeni yine Tuncelili bir öğretmenmiş. Senelerce bu duruma çok üzülen anneannem, ileride anlatacağım, evlendikten sonra 40’lı yaşlarında sanırım, CHP’nin yönlendirmesi ile okuma-yazma kursuna gidip okuma-yazma öğrenmiş. Hâlâ önüne gazeye açıp bir şeyler okuyabiliyor.

Köy Hayatında İnanç

Anneannemin anlattığına göre köye Alevi dedeleri gelirmiş, haftada bir köydeki evlerden birinde Alevilerin ibadeti olan Cem yapılırmış. Anadillerinde, Kürtçe yapılan Cemlerden bugün eser kalmamasına üzülüyor. “Şimdi yok. Şehire gelmeye başlayınca azaldı” diyor.

Elif Ana’nın Beşik Kertmesi

Daha anneannem doğduğu zaman, Dursun Ali ile evleneceğine karar verilmiş, beşik kertmesi yani. Rahmetli dedem Dursun Ali Çelik, anneannemden 15 yaş büyükmüş. İstanbul’a gidip çalışıyor ve yine köyüne geliyormuş. Bu gelişlerinden birinde o dönem koşullarına göre Elif büyümüş.
“Beni ona verdi, zorla. Ben istemedim. Ben ağladım. Sonra da aşık oldum” diyor anneannem. 15 yaşında evlendirmişler. Tabii o zaman evlilik dediğimiz ne ki, evden eve geçiş yapmak. Anneannem daha hayatında hiç tam çıplak erkek kolu bile görmemiş. Dedemin kolunu görünce ağlamış, korkmuş. “Bir daha benim yanımda üstünü çıkarma, ben korkuyorum” demiş. Dedem de bunun üzerine hırkasını geri giyinip tam 30 gün anneannemden uzak durmuş. “Tam 30 gün benim yanımda yattı, beni öptü, hiç bana karışmadı” diyor Elif Ana.
Dedem iyi bir insandı, biz öyle gördük, değil mi anneanne diyorum, “Çok değerli bir insandı o, çok iyiydi.” diye cevap veriyor, gözleri özlemli. “Bana hiç karışmadı, ben tüm Türkiye’yi gezdim.” diye ekliyor.
Dedem Dursun Ali, sonra iş için İstanbul’a dönmüş. Anneannem bunun üzerine “Ben evde oturuyordum, birde kapı açıldı Pi Fade (Fadime’nin Babası demek, anneannem dedeme böyle derdi) içeri girdi. Sonra kayboldu. Ben onun hayalini gördüm ona aşık oldum.” diyor.
anneanne2
Bir süre sonra İstabul’a dedemin yanına yerleşen Elif Ana “Ben zaten o zaman aşık olmuştum” diyor. Bu süreç içinde ilk çocukları Fadime, Hüseyin ve Bedri köyde doğmuş; Nuran ile Canan ise İstanbul’da.

Elif Ana İstanbul’da CHP ile tanışıyor

Elif Ana İstanbul’a geliyor, çocuklarını büyütüyor. Türkçe bilmediği için zorlanıyor; ama kısa sürede öğreniyor onu da. Kendi ekonomisini sağlayacak şekilde çalışıyor. Büyük oğlu o dönem gençleri olduğu gibi solcu. Eylemlere gidip geliyor. Tabii annesi de onun peşinde…
Gel git derken bir bakıyorlar Elif Ana da “devrimci” olmuş. CHP’ye katılıyor. Orada çalışmış, 50 sene. Beraber tüm Türkiye’yi gezmişler. “Ben çok serbesttim, deden bana hiç karışmıyordu. Adana’ya gittim, Ankara’ya gittim, her yeri gezdim Türkiye’de.” diyor.
Bir gün anneannem içerideki odadaymış, çocuklarından biri dedeme “Baba sen bu annemi çok şımartıyorsun, çok geziyor evde durmuyor” deyince dedem “Ona hiç kimse karışamaz o serbesttir, ben karışmıyorum” demiş. Öyle ki biz bir sabah anneannemi arardık, Diyarbakır’da çıkardı, bir arardık, Ankara’da çıkardı. Nereye ne zaman gideceğini CHP’den takip ederdik.

Elif “Ana” denmesinin diğer nedeni

Anneannem sayısını bilmediği kadar çocuk doğurtmuş, ebelik yapmış. Kendisine “Ana” denmesinin diğer bir nedeni budur. Yine sayısını bilmediği kadar göbek kesmiş, ölen insanların ağzını bağlamış; hazır etmiş. Diş çekme, kulak delme, badana yapma gibi küçük işleri saymıyorum bile!
İki sene sadece fabrikada çalışmış, atölyede. Onun dışında kendi işlerini halletmiş; ancak ebelikten falan hiç para almamış. Evde yaptığı terzilikten az buçuk para bazen alıyormuş. O eski makinesi hâlâ evinde duruyor.
Şimdi yaşlılık hali, biraz karıştırıyor. Sünnet yaptığını da iddia ediyor; ama teyzemlerden öğrendiğim kadarıyla bunu hiç yapmamış. Sadece nasıl yapılacağını çok iyi biliyor.
https://www.instagram.com/p/rpc11lMAcV/

Elif Ana okuma-yazma öğreniyor

Belediyeye bağlı bir yerde seneler sonra babasının “kız çocuğu okumaz” demesine inat okuma-yazma öğrenmiş Elif Ana. Kendisi gibi birçok kadınla beraber bu kurstan aldıkları sertifikası var. Biz bazen elimize gazete alıp ona okutmaya çalışıyoruz, biraz yavaş olarak da olsa hâlâ harfleri çok iyi telafuz edip okuyor; ama itiraf etmeliyim ki el yazısı pek iyi değil artık.
Anneanne sen türkü söylüyor muydun?
Söylüyordum.
Dedem söylüyor muydu?
Deden söylemiyordu, o beni dinliyordu. Ayda bir kere rakı içerdi, bana da verirdi. Sofrada otururduk, ben söylerdim.