23 Mart 2021 Salı

Sena Dersimi: “Bağlama cemde, demde, cenazede esas olandır” (Röportaj)

Sena Dersimi: “Bağlama cemde, demde, cenazede esas olandır” (Röportaj)

 Röportaj: Ceren Ataş

Müzik ile nasıl tanıştınız? Doğduğunuz evde müzik kültürü var mıydı?

Bebek altı aylıkken anne karnında babasının ve annesinin seslerini duyabilir, ayırt edebilir. Bu yolculukta ona en yakın olan anne sesidir. Sonrasında annenin söylediği ninniler, dışarıdan duyulan seslerle bir tabiatın dinginliğine ve ritmine kulağı aşina olur. Bu şekilde yaşamın başlangıç noktasında seslerle tanışır. Sesler, ritim dünyanın var başından beri süregelen bir ekosistemle var olmuştur. Rüzgarın uğultusu ırmağın çağlayışı, ağaçların yaprakların ışıltısı her tür ses ile bağımız, aşinalığımız vardır. Köklerimize bağlılığımız gibi Toprak Ana, Tabiat Ana gibi biz insanlar bu ekosistemi oluşturuyoruz. Birbirine bağlı titreşim içinde olduğumuza inanıyorum. Tabiatın döngüsü başlı başına bir sırdır. Bu sırra biz müzikle erme çabasını ve kavramını ele alabiliriz. Tabiat bu sırrın içinde ahenkle bir bütünlük içinde dans eder, kendini var eder. Bizler bu dengeyi, bu enerjiyi içimizde hissettiğiniz zaman, kendi içimize yolculuğa çıktığımız zaman, her şeye gönül gözü ile bakma şansını yakalamış oluruz. İşte tam da bu  noktada müziğin tılsımı, sırrı devreye girer. Benim açımdan bu  böyle.


Tabii ki konu çocuk gelişimi değil tabiat değil. Ben kendimce bu şekilde müziğin bağlantı noktası ile bu fikre yatkınlığımı ifade etmek istiyorum. Benim müzik ile (algım) yolculuğum 5 yaşında babamın üç tel tamburu ile abilerimin bağlaması ile Sılo Qız’ın kemanı ile tanışarak oldu. Saygıyla anıyorum değerimiz Sılo Qız’ı. Duygusal bir dönemdi benim için. Sılo Qız’in anneme bestelediği bir kılamı kemanı ile çalmıştı ve bu benim zihnimde bir anı olarak kaldı. Müziğe aileden gelen bir aşina ile bu yolculuk devam etti.

Dersim kültüründe müzik, bağlama bir yaşam biçimi, yaşam felsefesidir. Hemen hemen her evde bağlama vardır. Bağlama, saz, tambur… Bağlama Dersim ritüelinin esasıdır. Düğünde, cenazede, cemde ve demde kutsal bir müzik aleti olarak temsil edilir.

Kültür bağlamında, inanç-müzik bağını nasıl yorumluyorsunuz? Özellikle Raa Haq perspektifinden bakarsak…

Maalesef bu dönemlerde kılamlarımızda değindiğimiz, özleştiğimiz, dile getirdiğimiz şeyler dışında bu anlama eşdeğer ne kaldı? Kimler bu Raa Haq yolunda? Kimin özü- sözü bir? Raa Haq bir efsanedir. İmgelere başvurarak, içimizdeki ulaşamadığımıza ulaşmak için ancak bu sırrı çözenler bu yolu bulur. Tükenmişlik, yozlaşmışlık, inkarcılık, çıkarcılığın dibine vurmuşuz. Buna acil çare bulmak gerekiyor.  Herkes kendinden başlamalı.  İçine yolculuk yapılmalı ve kirli emellerinden arınmalı.


Pir Sultanlar, Nesimiler, Hace Bektaşlar vb. efsaneleşmiş değerler neden bir daha var olmuyor? Kendimizde hiçbir şeyi aktaramadığımız için. Raa Haq yolunda yürüyenler, sırra dem vuranlardır. İncitmeyelim, Hak yolu yürek işidir!

Deyiş, kılam üretiyor musunuz? Ya da size ait besteler mevcut mu? Yazmayı düşünürseniz hangi dilde kendinizi ifade edersiniz?

Anadilim Kırmançki (Zazaca) dilinde müzik yapıyorum. Türkçe ve Kürtçe dillerinde de. Anadilimdeki tercihim, yok olmaya yüz tutmuş bir dile nefes aldırmaktı. Köklerime olan sadakatimi ve sorumluluğumu yerine getirmek, yeni nesillere bu dili aktarmaktı amacım. Bu bizim neslin sorumluluğu diye düşünüyorum. Güç de olsa sorumluluk dürtüsü ağır basıyor. Bir telli turna misali döne döne aşk ile bu yolculuğumu sürdürüyorum. Ruhumun dili, anadilimi kullanmam bir haykırışıdır, özlemdir, hüzündür, göçtür, gurbettir, tesellidir…

Dilime hakim olduğum için beste üretmekte çok zorluk çekmedim. Melodi ve söz yazabiliyorum. Tek sıkıntım eski arşivlerin, değer verdiğim, üstadlarımızın klamlarından mahrum kalmam.

1-Asme Û Per (ay ışığı ve kanat) 2004

2-Azdane (Filizlendi) 2009

3-Nema (Gelmedi) 2015

Her üç CD çalışmamda beş eserin söz ve müziği bana ait. Yazmayı düşünüyorum. Kırmançki ve Türkçe her iki dilde denemelerim olabilir zaman içerisinde.


Deyişleri hiç kadın perspektifinden incelediniz mi? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Yaşam enerjimizin başlangıç ve bitiş noktasında köklerimize olan bağın rol aldığını baz alırsak, kültürel bağlantı tam da bu noktada pekişir. Bu duyguya yabancı kaldığımızda anadilimizde üretmek imkansızdır. Toplumumuzda kişi acılara, sevinçlere, hüzünlere yabancı ve duyarsız kalırsa, kişiler ve toplumlar arasındaki ruh dili bağını insan olma aidiyetinde yaşam dengesini zayıflatır. Algı yoksunluğu ve algı kirliliği beraberinde üretim ve verimsizliği beraberinde getirir. Bu kavramları irdelemek somut-soyut kavramlar içinde süzmek, süzülen öz benliğimizin depolama halidir. Uçuşa geçme, eyleme geçme halidir.  Farkındalık, yaratma, üretme eylemidir bana göre.

Bu içerik anlamında kadın yaşamın döngüsüdür, kilit noktasıdır. Başlangıç ve bitiş merkezidir. Dişi, Tabiat Ana -Toprak Ana yaratıcılığın ve bitişin simgesidir. Ninnilerin dilidir. Sütünden akan yaşamın ırmağıdır, müzikalin coşkusudur. Kısaca deyişler, klamlar, ninniler, ağıtlar evrenin merkezi olan dişi-kadın ile bağlantı kurmazsa yörüngesini kaybetmiş yolcuya benzeşir.

Siz şimdiye kadar hep Kırmançki eserler seslendirdiniz. Anadil sizin için ne ifade ediyor?

Müziğimiz bizden önceki ozan, üstadlarımız sayesinde dilden dile, sözlü olarak kısıtlı imkanlarla, zor şartlar altında günümüze aktarılmış. Egemen dilin; özellikle ötekileştirme, yasaklama, politikaları hep süregelen bir tuttum. Bu nedenle yasak bir dilin kendi edebiyatına, kültürüne ne kadar verimli ulaşılabilir ve gelecek nesillere aktarılabilir?  Bu çok acı ve kayıp bir durum. Anadil ruhun dilidir. Anavatanıdır. Bireyin ruhununun ifadesidir. Bir insanın anadilini konuşamaması, kendini ifade edememesi, sevinçlerini, acılarını dilinde ifade edememesi çağımızın ayıbıdır. Anadilini konuşmak her bireyin en temel ve evrensel hakkıdır.  Bu her dil için haktır!



Gerek öğrenme gerekse icra etme döneminizde, cinsiyetçi tutumlara maruz kaldınız mı?

Her alanda nefsi bozuk insanlar vardır.  Fakat o onların sorunu, düşüncesi, emeli... Bu soruyu Hace Bektaş Veli nasihat ve örnek alınacak felsefi düşüncesinin dizeleri ile cevaplayayım:

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde

Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde

Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok

Noksanlıkta eksiklikte senin görüşlerinde

Kadın sanatçılar olarak dayanışma sağladığınız bir ortam, sosyal çevre veya platformunuz var mı? Böyle bir dayanışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?

Güzel bir düşünce ki yıllar önce teklif ettiğim arzu ettiğim bir durum.  Yer, koşul, zaman sanırım çok sorun oluyor. Aynı ortamda aynı mekanlarda olan kadın arkadaşlarımız bu projeyi gerçekleştirmede daha şanslı diye düşünüyorum. Bu fikre hala sıcak bakıyorum. Olabilirler üzerinde duruyorum. Zaman içerisinde umarım gerçekleşir.


Kırmançki’nin kullanımının azalması, dilin kaybolma tehlikesi yaşamasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Dilin yaşayabilmesi azınlık milletlerin kendi kültürünü ve tarihini özgürce sahiplenmesi ve de icra etmesinden başlar. Dil ulusun tarihi ile ilgilidir.  Bu anlamda kendi edebiyat ve tarihini yazılı ve sözlü ifade etme kararlılığı, azmi olması dayatılan yasak politikanın gerçek olduğunu değiştirmiyor. Egemen sistemin hali hazırda azınlık halkların dillerine ve kültürüne hak tanıması gerekiyor. Bu da barış ve hak, hukuk, adalet ile çözülür. Tüm halkların özgürlük içinde, barış içinde yaşamalarını dilerim. Hayatlarında farkındalık yaşamalarını, sevgi dolu, sağlık içinde olmalarını temenî ederim.


Eklemek istedikleriniz için serbest alan:

Sevgiler ve saygılar. Teşekkür ederim.