21 Eylül 2020 Pazartesi

1938’de Pülümür Kitabına Dair

1938’de Pülümür Kitabına Dair

Rıza Dalkılıç’ın Haziran 2020 tarihinde yayımladığı Kültürler, Mekanlar, Aileler ve Gündelik Hayat – 1938’de Pülümür adlı kitabına dair bir inceleme yapmak istedim. Açıkçası böyle bir yazıyı yazma kararını kitabı okuduktan sonra verdim. Zira kitabın içeriği oldukça zengin ve yerel tarihçilik açısından mühim ve arşivliktir.

Dalkılıç kitabını yedi bölüme ayırarak oluşturmuş. Bu bölümler üzerinde araştırmaya değinmek istiyorum: ilk bölüm Dersim’in bir bölgesi olan Plemoriye, bugünkü ilçe adıyla Pülümür’ün tarihine yönelik bir incelemedir. Burada Dalkılıç, zaman içinde Pülümür’de yaşanan hadiseleri, tarihsel raporları, değerlendirmeleri aktarmış. İkinci bölümde ise bölge özelleştirilmiş, Pülümür ve köyleri tek tek incelenmiş, köylerin mezraları, konumları, nüfusları belirtilmiş. Bu incelemeler içerisinde en önemsediğim mesele, ikinci ve üçüncü bölüm özelinde, yazarın bu köylerdeki inanç merkezlerini ve onların hikayelerini halk aktarımı ile tek tek vermiş olması. Zira bu inanç merkezleri zamanla kaybolmaya yüz tutmuş ve veya tutacak haldedir. Dersimli halk, günümüzde adı bilinen ve öne çıkmış inanç merkezlerini tanımakla yetinirken bu çalışmada köylerde ve hattâ mezralarda bulunan inanç merkezlerinin kayda geçirilmiş olması çok değerlidir.

Dördüncü bölümde Dalkılıç, Pülümür’deki Ermeni bölgelerini, köylerini, kiliselerini, hikayelerini yazmış. Hemen hemen her köyde muhakkak bir kilise olduğunu bu bölümü okuduğumuzda görebiliyoruz. Şunu belirtmek isterim; “Kırmancıya Beleke” tabiri bu bölümü okurken aklıma gelmişti; çünkü bu tabir “Çok renkli Kırmanciye” demektir ve vurguladığı şey Dersim’deki kültürel çeşitliliktir. “Kırmanciye” kavramı; hem bölge olarak Dersim’i, hem bir devri, hem bir inancı hem de bir kültürü ifade etmektedir; kendisine ait uygulamaları, sosyal yasaları vardır. Dolayısıyla çok renkli Kırmanciye demek, bu özellikler içerisinde buradaki çeşitliliği vurgulamak demektir. Bu bağlamda Dersim’de yaşayan ve yaşamış olan Kırmanç, Kırdaş, Türkmen, Ermeni, Alevi, Pagan vs. tüm halkların ortak kavramıdır ve buluşma noktasıdır.

Bu anlayış ile Dalkılıç’ın Ermenilere ve onların geçmişine özellikle özen göstermesi oldukça önemli. Diğer bir yandan yazar, hayali bir tablo çizmemiş. Ermenilere yönelik Kırmanç ve Kırdaş aşiretlerin baskı ve zulümlerinden de bahsetmiş ve bundan bahsetmeyen, daha hayali bir tablo ile dönemin Dersim Ermenilerini anlatan Nuri Dersimi’ye yerinde eleştirilerde bulunmuştur. Yazarın da belirttiği gibi, Dersim’de Ermenilere yönelik, 1915 döneminde ve öncesinde, aşiretlerin sahiplenici tavrı olmakla birlikte, aksi şekilde hareket eden aşiretler de olmuştur. Bu noktada önemli olan gerçeği anlatmak ve geçmiş tarihle yüzleşmektir.

Pülümür’de yaşanan katliamlar

Beşinci ve altıncı bölümlerde yazar Pülümür’de yaşanan katliamları, öldürülen kişileri ve onların hikayelerini aktarmıştır. Yerel halkın anlatımları burada oldukça önemli zira sözlü aktarım, özellikle Dersim gibi yaşanılanın yalnızda o bölgede kaldığı yerlerde en önemli aktarım şeklidir. Yine bu bağlamda son bölümde bazı önemli portreleri aktarmış ve tarihe onları not düşmüş. Özellikle bu iki bölümde kişilere ve hadiselere yazılan kılamlar (Türkçe karşılığı ağıt olabilir) aktarılmış.

“Ax bıra sodıro dere Plemoriye

Tı veta lıngede kerda dırvetın

Arda bıne Revet’te kişta

Ax bıra bekeşiye”

(Ah kardeşim sabahtır Pülümür deresi/ Seni çıkarıp ayağından vurdular/ Getirip Rabat’ın altında öldürdüler/ Ah kardeşim kimsesizlik…)

Söyleyen: Gırmo Hüseyin

Baxıre Sıpiye ve Ana Buyere

Kitabı incelemek ve üzerine yazı yazmak istememin nedeni ise Dalkılıç’ın hem arşivlik bir çalışma yapmış olması hem Kırmanciye Beleke anlayışını elden bırakmaması hem de dişil ögelere sadık kalmasıdır. Öncelikle belirtmek gerekir ki pek çok coğrafyada kadın evliyaların veya kadın sahipli mekanların adları bugün erkek adlar ile anılıyor, asimile oluyor. Dersim’deki kadın sahipli mekanlar bugün “Baba” adı ile erkek formatına dönüştürülüyor ve bu isimler de Türkçeleştiriliyor. Bunun en bilinen iki örneği var: Baxıre Sıpiye ve Ana Buyere.

Baxıre Sıpiye de Ana Buyere de Pülümür’de bulunan kutsal ziyaretler ve bu iki ziyaret için de halk Duzgin Bava’nın kızkardeşlerinden olduklarını söylerler. Kızkardeşlik meselesi tartışma konusu; ancak buradaki önemli kısım şu; bu ziyaretler dişi ziyaretlerdir ki “kızkardeş” olarak anılıyorlar. “Sıpiye” Türkçe’de beyaz demektir ve Dersim inancında beyazlık yalnızca kadınlar için kullanılır.[1] Dolayısıyla bugün “Bağır Baba” veya “Bağır Paşa” olarak bu ziyareti anmak hatalı. Burada hem Kırmançki’ye hem de kadıncıllığa yönelik asimilasyon uygulanmakta.

Ana Buyere ise yine Baxıre Sıpiye gibi Duzgin Bava’nın kızkardeşi olarak çokça anılır. Ana Buyere’nin kırk tane melekesi olduğu, bir kadın olduğu ve bu dişi ögelerle dolu anlatılarına Dersim Alevilerinde Şifacılık Geleneği adlı kitapta detaylı olarak bakabilirsiniz. Ana Buyere de bugün maalesef Buyer Baba adı ile erkekleştirilen ziyaretlerden. Dalkılıç çalışmasında bu iki ziyaretin de “baba, paşa” gibi eril isimlerle anılmasına karşı çıkmış ve onların kadın evliyalar olduğunu vurgulamıştır. Aynı zamanda köy ve mezralardaki yerel ziyaretlerden de dişi olanları ayrıca belirtmiş, üzerinde durmuş. Erkekleştirilen tarihe ve inanca yönelik yazarın böyle bir hassasiyete sahip olması ve bunu da aktarması pek çok erkek yazara örnek olmalıdır. Bu bağlamda şunu da örneklemek isterim; şimdiye kadar çocuk isteyip de çocuğu olmayan kişilerin gittikleri ziyaretler genelde “Çocuğu olmayan kadınların gittiği yerler” olarak anlatılırken Dalkılıç “çocuk sahibi olamayan aileler” şeklinde vurgulamış, çocuğun yalnız kadının olmadığını veya kadından kaynaklı sorun yaşanmadığını da buraya kadını ve erkeği ekleyerek vurgulamış.

Dersim tarihine tanıklık

Pülümür’deki bilinen ziyaretlerin haricinde köylerde ve mezralarda bulunan diğer tüm ziyaretlerin kayda geçirilmesi, onların anlatılarının aktarılması Pülümür ve dolayısıyla Dersim tarihine dair tanıklık edilmiş olması bu çalışmayı yerel tarihçiliğimizin arşivinde tutuyor. Daha önce duyulmayan Xanım Köprüsü, Gelin Odaları gibi henüz tarihi bilinmeyen tarihi eserlere de dikkat çekilmiş. Şahsen bir okuyucu ve araştırmacı olarak kitaplar Pülümür’deki aşiret dağılımını da görmek isterdim. Yalnız bu alanın da tamamlanmasıyla gerçek anlamda yerel bir kaynak olan bu çalışmayı Dersim okumaları yapan herkese tavsiye ederim.


[1] “Sıpiye” kavramının yalnız kadınlara dair kullanıldığını ilk defa  Khures Ocağından Ana Xime’den duymuştum. Dalkılıç da çalışmasında bu noktaya değinmiş.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder