13 Mayıs 2020 Çarşamba

Dersim Diyarından Pirler, Analar, Kadınlar – Ceren Ataş



Bir süredir Dersim üzerine araştırmalar yapıyorum, özellikle Dersim Kırmanç kimliği, Kırmançki dili üzerine odaklanmışken elbette Dersim tarihi, kültürü, inancı üzerine yazılan araştırmaları da inceliyorum. Dersim’in gerek soykırım tarihi, gerek yerel inançsal zenginlikleri, gerekse tarihsel kişiliklerinin yönlendirmesi ile kendimi başka konuların içerisinde buldum.
Kadın çalışmaları merkezli Alevilik inancında kadın konusunda çalışmanın verdiği bir pratik ile Dersim üzerine odaklanırken buradaki “kadıncıl” figürlere hep dikkat ettim. Dersim’de var olan kutsal ziyaretlerin kadın sahipleri, Ana Fatma, Güneş’in kadın olması ve herkesin sabah erkenden kalıp güneşe yani kadına dua etmesi, Hakk’ın kadın olması gibi pek çok anahtarın peşine düştüm…
İnançsal ögelerle birlikte Dersim tarihinde etkili olan ve adı bugüne kadar gelmiş kadınları yakalamaya çalıştım. Örneğin, Munzur Çem’in Dersim’de Alevilik adlı kitabında bahsedilen Elif Ana, Sey Sabun ocağına bağlı bir Pir’dir. Elif Ana’nın posta oturup tek başına bağladığı cem erkânlarının hâlâ bölgede konuşulduğu dikkat çekicidir; çünkü net bir tarihle belirtilmese de Elif Ana’nın cem bağlama süreci hiç de yakın bir tarihte değildir ve bugün Alevi toplumunda kimileri kadın bir Pir’in, Ana’nın posta oturamayacağını iddia edebilmektedir. Bu iddia, posta oturup cem tutan ve Analık yapan Pirler olmasına rağmen hâlâ Alevi toplumu tarafından tam olarak kabul görmemiş, reddedilmeye devam eden bir uygulamadır. Ancak yine Munzur Çem’in aynı çalışmasında Elif Ana gibi Gülsüm Ana’nın da bağladığı cemlerin Dersim halkı tarafından hayranlıkla bahsedildiği bilinmektedir!

Peki bu neden önemli?

Çünkü Pir Anaların posta oturmaması gerektiğini, Alevilikte Anaların olmadığını ya da posta oturamayacağını söyleyerek erkekliği besleyen ve böylece cinsiyetçi olan herkes, Elif Ana gibi, Gülsüm Ana gibi inkar edemeyecekleri gerçeklerle yüzleştirilmelilerdir!
Dersim üzerine yazılan “resmi” tarih, Dersim halkını eşkıya, çapulcu, medeniyetsiz olarak yazadursun, Dersim’de kadınlar somut örneklerle anlatacağım üzere hiç de çapulcu(!) değillerdi.
Benim memleketim olan Qısle (Nazımiye)’ye bağlı Cıvrak Köyünde Dersim Soykırımı öncesi ve sonrasında kadınların ve kız çocuklarının Xormek aşireti reisinin evinde eğitim aldığı bilinmektedir. Bu eğitimler hem okuma-yazma eğitimleri hem de örme gibi el işi gibi mesleki eğitimleridir. Bu eğitimleri almış olan anneannem Elif Ana; hayatı boyunca sağlığı elverirken terzilik yapmış, kulak delmiş, diş çekmiş, ölüleri yıkamış ve bağlamış, göbek kesmiş, ebelik yapmış ve daha nice mesleği ustalıkla sürdürmüştür…

Bese Xanım

Somut örnekler verirken önemli bulduğum bir diğer kadın figür, son okuduğum kitap olan Dersim Raporları – Faik Bulut’ta Dersim’in önemli aşiret reisi Sey Rıza/Seyit Rıza’nın eşi olan Bese Xanım ile karıştırılan Bese Xanım, Besik Xanım’dır.
Bese/Besik Xanım, Demenan aşiretinden Mirze Silehen ile evli olduğu bilinen; ancak kendisinin bağlı olduğu aşiret ile ilgili bilgi bulunmayan önemli bir kadın figürdür. Dersim Soykırımı döneminde kendisinin direnişi dillere destan olmuştur. Bese/Besik Xanımdan bahsederken halk onun yalnız güzelliğinden(!) değil, daha çok zekâsından, çevikliğinden bahseder. Hattâ erkekler, Bese/Besik Xanım’ın kendilerini savaşırken yeneceklerini bilirlermiş. Xanım’ın lakabı ise “Bese şiyaye” yani Esmer Bese’ymiş. Bese şiyaye, çok iyi at biner ve silah kullanırmış. Dersim 1938 dönemi ve sonrası eşi Mirze Silehen esir düşünce 1945’te Bese/Besik Xanım dağda kaçak yaşamış, uzun süre direnmiş. Sonrasında ise teslim olmak zorunda kalmış; ancak kısa süre sonra serbest kalıp ikinci evliliğini yine Demenan aşiretinden bir hamalla yapmış. Burada da demek oluyor ki o dönemde kadınlar kendilerine eş seçebiliyor, arzu ettikleri gibi ikinci evliliklerini yapabiliyorlardı.
Ek olarak Mirze Silehen’in adını bilmediğim/bulamadığım annesi, Dersim 38 döneminde, aşiret reislerini bir araya toplayıp “Dersim’i vermek yok, direnmek var” diyerek aşiret reisi erkeklere önderlik yapan bir kadınmış.
Dersim’i yazan tarihçiler ve araştırmacılar, oradaki kadınları her ne kadar ele almayı, tarihte hak ettikleri yerle koyabilmeyi aksatmış olsalar bile, kadınlar Dersim’e kendi adlarını dilden dile dolanacak şekilde halkın hafızasına kazımış, izlerini bırakmışlardır. Eğer öyle olmasa bugün Bese/Besik Xanım’ı duymuş olmamız imkansız olurdu. Kazıdıkça çıkan, yürüdükçe gözüken, Dersim’in her yerine adını bırakan kadınlara hürmet ile!
09.04.2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder